Sualtı avcılığında nefes alıp verme konusunu son derece önemlidir. Bu konunun daha net anlaşılabilmesi için biraz detaylı fizyolojik bilgi vermek istiyorum.
Ciğerlerimizi şematik olarak gözünüzün önüne getirin. Şemada ciğerleri dört eşit kata bölün.
Üst kat (Tidal volume)
0.35-0.50 litre civarında havanın nefes alıp verme ile içeri girip çıktığı bölümdür. Med cezir gidiş gelişine ithafen Tidal kelimesi ile ifade edilir.
Normal şartlar altında ve sakin pozisyonda nefes alıp verdiğimizde oksijen ihtiyacımızı karşılamak üzere ciğerlerime aldığımız ve geri verdiğimiz hava bu kadardır.
İkinci kat ( İnspiratory reserve volume)
Kuvvetli ve derin bir nefes alma sonucunda içeri alınabilecek maksimum hava miktarını ifade eder. Öncelikle diyaframı ve arkasından göğüs kafesimizi doğru olarak kullandığımızda içeri alabileceğimiz maksimum hava, ciğer yapısına ve antrenmanlı olmaya bağlı olarak 2 ila 3 litredir.
Birinci kat ( Expiratory reserve volume)
Normal nefes vermenin ardından, yine diyaframla başlayarak devam ettirdiğimiz zorlama nefes verme hareketi sonucunda dışarı boşaltabileceğimiz maksimum hava miktarını ifade eder. Bu miktar 1-1,5 litredir.
Alt kat ( Residual volume)
Güçlü bir nefes vermeden sonra ciğerlerde kalan havadır. Bu miktar da ortalama 1,5 litre civarında.
Güçlü nefes vermekten kastettiğim, ciğerlerin pasif yani kendi kendine sönmesinden sonra, diyafram, göğüs kafesi ve omuzlarımızı kullanarak dışarı attığımız havadır.
Ciğerlerin aktive edilmesi ve yaşamımızı sürdürebilmemiz için gerekli olan miktar (Vital Capacity); Tidal volume, İnspiratory ve Expiratory reserve’ lerden oluşuyor.
Ciğerlerimizin neden tam ve doğru olarak doldurulmaları gerektiğini açıklamaya çalıştım. Sonuç olarak çok basit olarak ciğerlerimizde ne kadar hava varsa yani depomuz ne kadar dolu ise o kadar uzun yol yaparız. Bu olgunun ikincil parametreleri içinde aleyhimize çalışanlar da var. Örneğin dış basıncın artması ile satıhta tam doldurduğumuz ciğerlerimizdeki havanın da basıncı da artıyor. Bunun sonucunda fizyolojik olarak sıkıntı hissi oluşuyor. Buna alışmak lazım. Diğer yandan basıncın artması ile, ciğerlerimizdeki O2 nin de kısmi basıncı artıyor. Bu nedenle aşağı indikçe kendimizi daha konforlu hissediyoruz. Bu duygu senkop tehlikesine davetiye çıkrır.
Solunum sistemi, ağız ve burun girişi ile başlayan bir borular sistemidir.
Nefes borusu ( Trachea), aşağı indikçe ciğerlere varmadan önce ikiye ayrılır (Bronchi). Her bir ciğere girdikten sonra bronchiler daha ince dallara ayrılırlar (Lobar bronchi). Bunlar da bir ağacın dalları gibi bölünerek önce Bronchiole’ lere son olarak da Terminal bronchiole’ lere bölünüyor.
Bunların uçlarında mikroskopik kesecikler var. Sizin de bahsettiğiniz gibi Alveol olarak isimlendiriyoruz.
Alveol çeperleri o denli incedir ki, O2 ve CO2 difüzyonuna imkan veriyorlar.
Sonuç olarak alveollerin görevi havayı depo etmek veya depo etmeyi sağlamak değil bu difüzyona imkan vermektir.
Geriye kalan tüm sistem yani ciğerler, ciğerlerin şişirilmesi ve boşaltılmasına yarayan kas sistemleri, istemli ve istem dışı hareketler, havanın alveollere kadar ulaşmasını ve geri dönmesini sağlamak için yer alırlar. Bu bilgilerden yola çıkarak;
Aynı şartlar altında ciğerlerimizi doldurduğumuz oranda apnea süremiz uzar.
Ciğerleri tam doldurmadan yapacağımız çalışmanın endirekt bir faydası var. Oksijenin az olduğu veya yokluğu (anaerobik) durumunundaki antrenmanlarda, kaslarda oluşan laktik asidin tolere edilme sınırları artar. Yaptığımız spor için bunun faydası var.
Sonuç olarak, iyi bir apnea becerisi için, ciğerlerin tam ve doğru doldurulmaları gerekiyor.
Yeri gelmişken ciğerlerimizin pasif organlar olduğunu ilave etmek istiyorum. Bu konu yanlış anlaşılıyor. Ciğer kapasitesini arttırmak ciğerlerimizin mevcut hacmini arttırmak anlamına gelmez. Ciğerlerimiz balon gibidirler. Bu balonu doldurmak ve boşaltmak için gerekli olan kaslarımızı kullanıyoruz.
Ciğer kapasitesini arttırmaktan kastedilen, doğru kas gruplarını olabildiğince verimli kullanarak, ciğerleri uçlarına kadar doldurabilmektir. Bunun için diyafram, göğüs kafesi ve klavikül dediğimiz köprücük kemiklerimizden oluşan üçlü sistemi doğru ve iyi kullanmayı öğrenmek gerekiyor. Bu kasları aletler ve çalışmalarla geliştirmek de mümkün.
Diyafram kasını güçlendirmeyi hedefliyen antrenmanlar ve cihazlar var. Basit bir çalışma sistemi olan bu alet, içinize çektiğiniz havanın debisini kısarak diyafram ve diğer kasların zorlanmalarını sağlıyor. Bu şekilde bir müddet sonra bu kaslarda güçlenme gözleniyor. Aynı işi dar bir borudan içinize biraz zorlanarak hava çekerek de yapabilirsiniz.
Saygılar
19.01.2006
Jak Boeno