Avcılık, su üstünde veya altında, sonuç olarak bir canlının öldürülmesini hedefler.
Üst seviye, avın vurulduğu anda ölmesini sağlayacak atışı yapabilmektir. Ne yazık ki bu, bizler için bile mümkün olmuyor.
Vuruş noktası, hayati organlara isabet etmediği zaman, avınız yaralı kalır. Karada, özellikle yivli avcılığında, iyi atıcı iseniz, hareketsiz hedefe isabet ortalamanız yüksek olur. Su altında işler böyle yürümüyor. Avınız genellikle hareketli ve kaçmaya hazırdır. Atışınızı, su ortamında, çok fazla parametre etkilemektedir ve parabol eğimi fazladır. Bunun gibi sebeplerle, istediğiniz noktayı vurma ortalaması oldukça düşüktür.
Bunun anlamı, genellikle avınız vurulduktan sonra canlı, yani yaralı kalması demektir. Aşağıda açıklayacağım birkaç nedenden ötürü, yaralı avın en kısa zamanda öldürülmesi gerekir. Öncelikle ahlaki yönden yaralı avın ızdırabına, mümkün olduğu kadar çabuk son verin. Yaralı balık, kurtulabilmek için çırpınacaktır. Hareket ve titreşimler, su içinde, kolaylıkla iletilir. Balıklar bu titreşimlere duyarlıdırlar. Onlara ulaşan her uyarı, beslenme, çiftleşme veya tehdit olarak algılanır. Büyük bir kütle oluşturduğumuza göre, bizden gelecek hareketler, olasılıkla tehdit olarak agılanacak ve merada var olan olası avların kaçmasına neden olacaktır. Yaralandıktan sonra, kurtulmak için mücadele eden balığın toksin üretimi artar ve etinin tadı bozulur.
Belinizdeki yaralı ve kanayan balık, başka avcıların da dikkatini çekebilir, düşüncesi bile hoş değil ancak yaşadığımız olaylar buna da dikkat etmemizi gerektiriyor.
Atışınız hayati bölgelere yapılmışsa, avınız sönecektir. Bu durumda hem yakalamak, hem de zaptetmek kolay olur. Aksi takdirde yaralı balığı hemen yakalamak ve sıkı tutmak gerekiyor. Eğer avınız, küçük ve orta boylarda ise, vurduktan ve yakaladıktan sonra beraberce satha çıkarsınız. İlk şoktan sonra kısa bir müddet hareketsiz kalan balık, çok sürpriz çırpınmalar yapabilir. Bu nedenle, kesinlikle şişten çıkarmadan, balığı ipe geçirin.
Taşıma ipinizin ucundaki sivri uçlu kısa şiş, öldürme işlemi için çok uygundur. Bıçak ta kullanabilirsiniz, ancak küçük balıklarda, kafanın diğer tarafından kolaylıkla çıkan bıçak elinizi de kesebilir.
Boşta kalan elinizle balığı kafasından tutun, diğer elinizle, taşıma ipinin kısa şişini, balığın solungaç altına sokun.
Beyin, gözlerin arka geri bölgesinde yer alır. Solungaçların altına soktuğunuz şişi bu doğrultuda iterek beyni delin. Öldürme işlemi sonucunda, balık ağzını açarak tepki verecek ve hareketsiz kalacaktır. Bundan sonra, balığı ipe geçirin ve şişten çıkarın.
Avınız büyükse, bıçak kullanmanızda fayda var. Aynı şekilde, beyni hedef alın fakat bıçağı dışarıdan kullanın.
Özellikle büyük balıklar için, solungaç altına kesinlikle elinizi sokmayın, çok kötü yaralanabilirsiniz.
Avcılık ve ahlak Kara veya sualtı avcılığında olsun, iyi avcı olmanın belirli disiplin ve kuralları vardır. Bu disiplin, zaman içinde ahlak ve tecrübe ile oluşmuştur. Teknik konuda yazılabilecek çok detay var ancak avlanmak, nedeni ne olursa olsun, bir canlının öldürülmesini amaçlar ve gerçekleştirir. Bu nedenle avcılık bir spordur ancak öldürmek spor değildir. Avlanma disiplininin ahlaki tarafını, bir kaç basit fakat anlamlı cümle ile ifade etmek istiyorum.
Curnatada 450 bıldırcın vurmak, veya kıstırdığınız çil sürüsünün tamamını avlamak, ahlaki açıdan avcılık disiplini dışında kalır. Taşaltında sıkıştırdığınız karagöz sürüsünün hepsini vurmak da aynı anlama gelir.
Çil yerli kuştur ve barındığı merada üreyip çoğalır. Sürüde kuş bırakırsanız, seneye de av yaparsınız. Bugün çil kekliğe rastlamak çok çok zor.
Nedeni dar görüşlü, ahlaki yönden gelişmemiş vatandaşlarımızdır. Bu kafa yapısı aynı zararı bayrağımıza, ülkemize, değerlerimize, ekonomimize ve tabi ki, denizlerimize ve canlılarına da vermekteler.
Avcılığın ahlaki disiplini bu konuları kapsıyor. Bir çoğumuzun düşündüğü ve yaptığı gibi, ” Ben bıraksam bile nasıl olsa başkası avlayacak ” fikrinden biran önce kurtulalım .
Jak Boeno
25.06.2002